21 Mart 2008 Cuma

gör-üngü (2)

tavandan damlıyordu "an" kırmızıya bürünmüş. Farklı bir şey olduğunun ve hükmünün üstümde kısa süreceğinin, zaman bile farkındaydı. An damlacıkları şimdiye değin gördüğüm en güzel dikiti oluşturmuşlardı: Kırmızılar içinde elinde şarap kadehi tutan bir saki... Usulca yanıma yaklaşırken her adımında titriyordu benliğim. Belli ki bir söyleyeceği vardı. Yoksa yıllardır toprağın sakladığı gizem miydi içimde yankılanacak olan? Ya da sadece algımın bana oynadığı yeni bir oyun mu? Her iki halde de benliğimdi ait olan o "an"a. Derin soluklarını hissedebildiğimde sakinin, eş zamanlı gizemi döküldü toprağın kızıl renkli dudaklarından: Şarap giydiğinde gece, soyunacak ve karanlık girecek koynuna. Artık sevişecek sadece sonsuz karanlık kalacak kala kala...
22.03.08 , 05:34

17 Mart 2008 Pazartesi

kara-layan

...bit...ti...Yine girmem gerekecek en derin yerine zihnimin. Ve yine annem kızacak, "Neden ellerin karardı? Git, çabuk yıka!" diye, sanki düşüncelerimin isinden kalemime mürekkep yaptığımı hiç anlatmamışım gibi. Sonra kara-lamaya devam edecek elim sayfadan sayfaya atlayarak, zihnim izin verdiğince. "Bir insanı yazmaya iten şey, yazmamanın daha da korkunç olmasıdır." diyerek, kusacak beynim içindekileri isterik sayfalara. Tüh! Yine...bit...ti...
16.03.08 , 03:52

13 Mart 2008 Perşembe

gör-üngü

gün boyunca dayanabilmişti güneşin yıkıcı tavrına. Sahip olduğu yansımaları vermemekte başarılı olmak - yok olmamak -, günbatımında onu muzaffer bir savaşçı kılıyordu sanki. Gecenin karanlığını içerken, farkında olmadan fısıldadı sırrını. Keyfinden anlattı gördüklerini toprağa damla damla. Görmeyi unutmamış, yanılgılarının esiri olmamış gözlerle buluştuğunda toprak; ademoğluna şarap kadehinde sunacaktı gizemini saki görünümünde...
13.03.08 , 10:39

not: görsel Günce Tadımcısı'na aittir.

4 Mart 2008 Salı

sevinin buğusu

iki gerçekliğin birbirine en yakın olduğu zaman buğulanır sevi. Gerçekliklerin gergefinde, Tanrı' ya yakınlaşma çabası içerisinde iki bir olur. Farkındalığın sıcaklığı ile gerçeğin soğukluğu buğulandırır aşkı. Çocuklukta(n) kalma alışkanlıklarını yineler usulca parmak uçları. Kendileri gibi harfleri de büyümüştür; harflerin taşıdıkları manalar da. Ortak imgenin izdüşümünü takip etmektedir peşpeşe dizilen harfler. Anbean yokolmaya başlayan buğudan yüz çevirip, hatırdaki gölgesinde serinletmeye çalışır her ikisi de yüreklerini. Nitekim buğunun yokluğu ayrık benliklerinin ayyuka çıkma nedenidir. Artık görüngü-nesne ikilemi içerisinde hapsolmuştur bir iken iki olmuş ruh(lar)...
05.03.08 , 03:42

not: görsel Onur Ilgaz'a aittir.