14 Ağustos 2009 Cuma

sessiz çığlık

fazla...
Daha fazla...
Daha da fazlasını istediler. Ne yazık ki kendilerine sunulan kara parçalarıyla yetinmeyip denizleri kayalarla doyururken kendilerine suni topraklar oluşturdular. Ne için? Modernleştikçe yalnızlıştıklarını akabinde arkadaş olsun diye takıntıları yarattıklarını unutup 'deniz manzaralı yalnızlıklar'a sahip olmak için!... Doğa her zamanki sakin ama kendinden emin tepkisini gösteriyor makineleriyle topyekün üstüne gelmekte olana. Sessiz fakat etkili bakmakla yetinmeyip görmeye çalışanlar için...
14.08.09 , 20:52

not: görsel Y.Emre Saygılı'ya aittir.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

ölüm diyarının ulakları

her adımında toprağı kanıyla sularken nereye gittiğini bilmiyordu. Yerçekimi sanki canını yakmaktan kaçınırcasına yavaş yavaş alıyordu hayat sıvısını bedeninden. Bir saati aşkındır zifiri karanlıkta yürüyordu. Vücudu uyuşmaya başlamıştı; artık çok fazla vaktinin kalmadığını biliyordu. Sonunun ne olacağını pek umursadığı söylenemezdi fakat yürümeye başladığı andan beri tepesinde dolanan karga sürüsüne mana veremiyordu. Ne zifiri karanlık ne de yaklaşmakta olan ölüm önemliydi. Artık adım atamayacak kadar kendinden geçmeye başladığında oturmak istedi ama yapamadı. Öylece ayakta dikiliyor; ayaklarını hissetmiyordu. Ve sanki yukarıdan gelen yaşam onu aşağıdan yukarıya doğru terkedecekti. Geldiği yoldan... Zorlukla hareket ettirebildiği başını gökyüzüne çevirdi. Dolunay karanlık bir sokaktaki cılız bir lambayı andırıyordu. Bulutlardan ayı tam olarak göremese de yıldızlar net olarak seçilebiliyordu. Böyle bir gecede öleceği düşüncesinin keyfini yaşadı kısa bir süre. Sürüden ayrılan bir karganın kendine doğru geldiğini görünce kaçıp gitmek istedi. Yapamadı. Her kanat çırpışında korku dolmaya başladı boşalmak üzere olan damarlarına! Kollarını da artık hareket ettiremediğini farkettiğini düşündüğü karga omzuna kondu. Dağılan bulutlar ay ışığının karganın simsiyah, parlak tüylerini görünür kılmasını sağladı. Acaba ölümün rengi olan siyah karganın tüyleri kadar parlak ve etkileyici miydi? Acele etmeden kanatlarını temizleyen kargayı izlerken, birden hakikatin bekçisinin gagasından dökülmeye başladı tümceler:

Ey ayaklarından yeryüzüne kollarından gökyüzüne çarmıha gerilmiş bir hayat süren ademoğlu!
Kanının son damlası toprakla buluştuğunda kök salacaksın
Ve yaşamaya devam edeceksin diğerleri henüz bilmeseler de
Kendi içindeki hakikati görmeye çalışmaktansa zamanın hatalarına yenik düşen sen,
Merak dürtünü değersiz uğraşlarla törpüleyen sen,
Ataletten keyif duyan sen,
Bekleyeceksin.
Hemen buracıkta,
Hep burada,
Bekleyeceksin.
Sadece tek bir kuşun dallarına konmasını ve sana hayatı şakımasını dileyeceksin
Farkına varmaktan kaçındığın
Artık onsuz ebediyen yaşayacağın
Hayatın özlemiyle kuruyacaksın.

Bulutların tekrar ayın önünü kapamasıyla karganın kanatları parlaklığını yitirmiş, söz bitmiş ve sürünün geri kalanı da dallara tünemişti. Farklı yönlere bakıyor, sürünün ne tarafa gideceğini kestirmeye çalışıyorlardı. Diğer bir deyişle yürüyüşe çıkmış birisini seçmeye çalışıyorlardı zifiri karanlıkta...
04.08.09 , 05:11

not: görsel Merve Özkütük'e aittir.