6 Nisan 2010 Salı

'ego'kent / bölüm1:inşaa

an damlacıkları mağarasındaki sarkıtlardan düşüp -di'li geçmiş zaman dikitlerini oluştururken, zamanın kaybolduğunu düşünüyordu. Yüzyıllar boyunca kafasında yer edecek bir şeyle uğraştığının farkında değildi. Sırtüstü yatmakta olduğu büyük, soğuk kayada doğruldu. Hemen sağında duran kendi yaptığı el aletini aldı. Gözüne kaçan toz parçalarına aldırmaksızın sarkıtları yontmaya başladı. Zamanı kendince bir forma soktuğunu zannederken, anbean değişen mağarasının daha sonra tanımlamakta zorlanacağı bir şekle bürüneceğini tahmin edemezdi. Daha düzgün geometriye sahip bir forma... apartman dairesine... Üst üste yığılmış mağaraları andıran apartman dairelerinin oluşturduğu yapıyı tanımlamak için kullanacağı kelimeyi ise çoktan seçmişti: Şehir...
05.04.10 , 11:36

3 yorum:

Deniz dedi ki...

hey bekliyoruuz yeni yazılar :)

melankolik dedi ki...

hayat çok ağır bir taşa dönüştüğünde o taşı bildiğimiz veya ismini koyamadığımız bir hayale sokmak ta aynı anlamı türetir.

Erdem Yıldız dedi ki...

kesinlikle doğru bir bakış açısı ama sadece bu kısım üzerinden düşünecek olursak...'ego'kent'in devamında şehirleşmenin beraberinde getirdiği modernizmin aslında sanılanın aksine insanı 'uygar'laştırmadığından yakınmayı düşünüyorum...