29 Haziran 2009 Pazartesi

biçare bekleyiş

vakti geldiğinde kapatılmıştı sessiz sedasız. Önceleri dışarısının nasıl göründüğüne cevap verirken, uzun süredir iç tarafında gizemi barındırmakta. Tozlanmaya bırakılmış anıların davetini duyan yoktu ki hiç kimse köhne yapıya her an yıkılabileceğinden korkarak yaklaşamıyordu. Hem başarsalar da bu fısıltıyı duyacak kadar duyarlı oldukları meçhuldü. Hatıraların sürekli yinelenen fısıltılarına kulak tıkayamayan pencere, iletilmesine engel olduğunu düşünerek anbean yıpranıyordu. Dışarıda değişen hava koşulları ile içerideki değişmezlik arasında hapsolmuştu. Ufak bir cesaret kıvılcımı ile pencereye uzanarak hem güneşin anıların tozunu silmesini sağlayabilir hem de içeride ne olduğuna dair merakını giderebilirsin ya da kararsızlığının seni edilgen-etken ikilemiyle yıpratmasına izin verirsin pencere gibi...
28.06.09 , 19:48

not: görsel Y.Emre Saygılı'ya aittir.

26 Haziran 2009 Cuma

yanılsama

her buluş gibi yankı yaratmıştı. Kimi arkasına geçip ardında klasikler bıraktı; kimi önünde yıldızlaştı, ününe ün kattı. Yorum farkından kaynaklanan yersiz kullanımlardan kamera da payına düşeni aldı. 'Webcam'ler uzaktakileri yakınlaştırırken, bazıları için sohbet ettiği kişinin iç çamaşırının rengini öğrenmekten öte değildi amacı. Oldukça hızlı üreyen insanoğlunun güvenlik sorunlarına da çare olacağı düşünülen kameralar hızla kuşatmaya başladı bankaları, şirketleri, mağazaları. Ve ardından mobeselerle meydanlara da birer göz yerleştirildi. Birisi aklınızın bir köşesinde şu tümcenin ayyuka çıkmasını ısrarla istiyordu: Biri bizi gözetliyor!... Her yerde gözetleniyor olmanın verdiği 'güven'le huzur içinde yaşamalıyız; fakat ya kameranın arkasındakileri kim gözetliyor? Nasıl bir iç denetleme söz konusu? Ve bizi tamamen kuşatmaya başlayan kameraların kişisel alanlarımızı ihlal etmediğinin veya etmeyeceğinin güvencesi ne olabilir? Yeni kanunlar mı, yoksa yeni kameralar mı? Şimdi bu yanılsamadan bihabermiş gibi 'daha güvenli' olduğunu düşündüğün soldaki caddeden evine gideceksin belki de istemsiz...
27.06.09 , 01:41

not: görsel Y.Emre Saygılı'ya aittir.

19 Haziran 2009 Cuma

ojeli imitasyon

ve Tanrı Havva'yı yarattı. Böylelikle Havva'nın görevi başladı: Adem'e aşkı öğretmek... Yalnızlığın tozunu silebilen bir büyüydü aşk; fakat günbegün kalabalıklaşan, farklılaşan ve 'özgürleşen' ademoğullarıyla havvakızları her kavramın olduğu gibi aşkın da içini boşaltma girişimlerinde nihai sonuca ulaştılar. İçindekini anımsatması içinse aynı renkle kontur çektiler, kişisel bir sanrıya dönüştürmekle yetinmedikleri gibi. Artık her şey gibi 'aşık olmak' da daha kolaydı. Sakın korkmayın, siz de yapabilirsiniz. Oje ve aseton kullanmayı bilmeniz yeterli...
19.06.09 , 12:49

not: görsel Y.Emre Saygılı'ya aittir.